"Hem deme ki, "Ben mazharım. Güzele mazhar ise güzelleşir." Zira, temessül etmediğinden, mazhar değil, memer olursun."
ALLAH’ın isimlerine mazhar olmak, o isimlerin manasını üzerinde göstermek demektir. Memer ise gelip geçilen yer demektir. Su kanaldan geçer gider; ama kanal sudan bir özellik kazanamaz ya da suyun bir vasfını üzerinde gösteremez.
İnsanlar her gün cadde ve kaldırımlardan gelip geçerler; ama cadde ve kaldırımlar asla insanlardan bir vasıf ya da hasiyet alamazlar. Mesela yollar insandan şuur ve hayat alamazlar.
Aynı şekilde kafirlerin ve gafillerin mahiyeti de cadde ve kaldırımlar gibi, ALLAH’ın isim ve sıfatlarının uğrayıp üzerinden geçtiği bir memer, bir yoldur. Ama gafiller asla bu isim ve sıfatlara mazhar ve makes olmuyorlar; sadece üzerinden gelip geçiliyorlar. Gelip geçme noktasından her isim, gafilin mahiyet aynasından veya yolundan gelip geçebilir; ama gafiller o isimlere tecelli ve mazhar olamazlar.
İşte ALLAH’ın isimleri bizim mahiyet aynamızdan ya da mahiyet yolumuzdan uğrayıp geçiyorlar, biz bu geçişlerde ne kadar emer ve hisse kaparsak, değerimiz ve kıymetimiz o nispette artar demektir. Yoksa sürekli bir şekilde üzerimizden geçen isimlerden bigane ve bihaber yaşarsak, memer ve kaldırımdan öteye geçemeyiz.
İrademiz olsun ya da olmasın,
ALLAH’ın isimlerine memer yani mahal ve yol olabiliriz. Lakin mümin bu memer olma şeklini mazhariyete iman ve ibadeti ile çevirebilir. İbadetler mazhar ile memer arasında bir köprü gibidir. Kim ibadeti terk ederse ALLAH’ın isimlerine mazhar değil memer olur. İbadetler ve farzlar da insanın iradesine bakıyor, yani taştan bir yol olmak ile mazhar ve makes olmak insanın elindedir ve onun kulluğuna bakar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder