8 Ekim 2013 Salı

görev ve vazifeler

Her organın kendine mahsus bir görevi olduğu gibi, her hissin, her duygunun, akıl ve kalbin de kendilerine has vazifeleri vardır. Ve yine bir organın işini bir başka organ yapamadığı gibi, aklın işini hafıza, kalbin işini akıl göremez.

Akıl, bu varlık âleminin ve içindeki eşyanın ne olduğu ve ne vazife gördüğü konusunda söz söyleme kabiliyetine sahiptir. Bu görevi hakkıyla yerine getiren bir akıl, bu hikmetli varlıkları ilim ve irade sahibi bir zatın yapmış olduğuna hükmeder.

Bu bilginin imânâ dönüşmesi için kalbin devreye girmesi gerekir. Aklın görevi anlamaktır; sevmek, muhabbet etmek, inanmak, hoşlanmak, hayret etmek kalbin sahasına girer.

Akıl, nelerden ne gibi zararlar geleceğini tespit eder; korkmak, sığınmak, yardım dilemek de kalbin vazifesidir.

İşte ruh ve kalbi hasta olan insanlar, bu vazifeleri de aklın yapacağını sanır, her şeyi aklın halledebileceği vehmine kapılırlar. Bu yanlış yol, onların ruhlarını doyurmaz, kalplerini tatmin etmez. Bu defa, tatmin olmanın yolunu yine aklî ilimlere dalmakta ve keşfettikleri bazı ilmî gerçeklerle övünmekte, insanlara üstünlük taslamakta, gururda, kibirde bulurlar.
Bunlar ise zaten başlı başına birer hastalıktır.

 Kâinat kitabını ALLAH’ın eseri bilerek araştıran ve ondaki İlâhî sırları keşfetmeye çabalayan bir bilim adamı, bu gayretinin her safhasında hayret ve muhabbet yolunda durmadan ilerler; imanı, irfanı inkişaf eder. Bu zatta, kalp ile akıl birlikte yola çıkmışlar ve bu hayırlı arkadaşlıktan iki taraf da fayda görmüşlerdir.

Her şeyi ve her hadiseyi akılla açıklamaya çalışan kişiler, çoğu zaman çıkmaz sokaklarla karşılaşırlar. Akıllarının bir mânâ veremediği yahut inceliklerine eremediği işler, onları manevî hastalığın da eşiğine getirir. Bunları hikmetsiz ve mânâsız zannetmek bu hastalığın ilk alametidir. Bunu, yanlış bir hüküm takip eder. Sonunda, “bu işlerin tesadüfe bağlı, karışık şeyler olduğu” kuruntusu baş gösterir.

Bu kimseler şu gerçeği unutmuşlardır:
Onların faydasız sandığı bir şey yahut bir hadise, bir başka varlık için büyük önem arz edebilir. İnsan, yeryüzünün halifesidir, ama o ülkedeki her şeyden sadece halife istifade etmez. Şu var ki, başkalarının faydalanmaları da genellikle onun hesabına geçer.

Bu kişiler, sınırlı bir akılla, sadece bir sahada derinlik kazanmaya çalıştıkları için, bir milyonu aşkın bitki ve bir o kadar hayvan türünün bütün özelliklerine, görevlerine ve insan hayatına yaptıkları dolaylı hizmetlere çoğu zaman inemezler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder