"Namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümâtını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve mânidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir." izah eder misiniz?
Namaz kılmakla ALLAH’ın emrine itaat eden insan bütün varlık âleminin de İlâhî emirlere göre hareket ettiğinin ve kendilerine yüklenen görevi en iyi şekilde yerine getirdiğinin farkına varır. Bütün âlemleri ALLAH’ın terbiye ettiğini düşünen insan, çevresini kuşatan sonsuz denecek kadar çok varlığı ve bir o kadar hadiseyi başıboş zannetme gafletinden kurtulur. Her şeyin ALLAH’ın terbiyesiyle bir kemal noktasına geldiğini düşünür ve kendi ruh âleminin de ancak iman ve ibadet ile terakki ve tekemmül edeceğinin şuuruna varır. Bu gibi düşüncelerin her biri bir zulümatı dağıtır.
İman en büyük nurdur, küfür zulümatını dağıtır. Her şeyi ALLAH’ın terbiye ettiğini bilmek eşyayı başıboş zannetme zulmetini dağıtır. ALLAH’ın ALİM ve HAKİM olduğunu hatırlamak ve her şeyin İlâhî ilim dairesinde cereyan ettiğini bilmek, aklının ermediği şeyleri veya işleri hikmetsiz zannetme zulümatını dağıtır.
Ahireti, mizanı, cenneti hatırlamak, ölümün hiçlik ve yokluk olduğunu zannetme zulümatını dağıtır. Üstat hazretleri bir başka risalesinde mahlukatın zahiren karışık hallerine akıl erdiremeyen ve onları hikmetsiz vehmeden insanlara, o eşyanın ve o hadiselerin diliyle şöyle ders verir:
“Bizdeki karışıklıklar bir nevi kitabettir.”
Bu harika benzetmede, düz çizgilerden bir manâ çıkmadığına, kelime ve cümlelerin ancak farklı şekillerdeki harflerin bir araya getirilmeleriyle teşekkül edeceğine dikkat çekiliyor. Bizim nefsimiz; kedersiz, sıkıntısız ve zahmetsiz bir hayattan yanadır. Bunlar ise düz çizgiler gibidirler. Halbuki, yine Üstat hazretlerinin beyan ettiği gibi “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” (Lem’alar)
İman en büyük nurdur, küfür zulümatını dağıtır. Her şeyi ALLAH’ın terbiye ettiğini bilmek eşyayı başıboş zannetme zulmetini dağıtır. ALLAH’ın ALİM ve HAKİM olduğunu hatırlamak ve her şeyin İlâhî ilim dairesinde cereyan ettiğini bilmek, aklının ermediği şeyleri veya işleri hikmetsiz zannetme zulümatını dağıtır.
Ahireti, mizanı, cenneti hatırlamak, ölümün hiçlik ve yokluk olduğunu zannetme zulümatını dağıtır. Üstat hazretleri bir başka risalesinde mahlukatın zahiren karışık hallerine akıl erdiremeyen ve onları hikmetsiz vehmeden insanlara, o eşyanın ve o hadiselerin diliyle şöyle ders verir:
“Bizdeki karışıklıklar bir nevi kitabettir.”
Bu harika benzetmede, düz çizgilerden bir manâ çıkmadığına, kelime ve cümlelerin ancak farklı şekillerdeki harflerin bir araya getirilmeleriyle teşekkül edeceğine dikkat çekiliyor. Bizim nefsimiz; kedersiz, sıkıntısız ve zahmetsiz bir hayattan yanadır. Bunlar ise düz çizgiler gibidirler. Halbuki, yine Üstat hazretlerinin beyan ettiği gibi “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” (Lem’alar)
Konunun devamında,"Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.” buyrulmakla böyle bir hayat, fazla bir manâ ifade etmeyen düz çizgilere benzetilmiş olur. Bu âlemde cereyan eden hadiseler de yazıdaki o eğri çizgiler gibidirler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder