İnsanın düşünce yapısını ve fikir alemini şekillendiren ve besleyen iki ana unsur vardır.
Biri fikir nurudur. Yani akıl ile dış alemden aktarılan verilerdir. Diğeri ise, kalbin aydınlığından, iç alemden toplanıp gelen nurlardır.
ALLAH, insanı iki boyutlu bir fıtrat ile yaratmıştır. Biri dış alem, diğeri iç alemdir.
Dış alemin kapısı, akıl; iç alemin kapısı ise kalptir. İşte, insanın dış kapısı açık olsa, oradan tonlarca veri ve bilgi aksa, ama iç kapı kapalı, yani kalp zulmet içinde olsa, dışarıdan gelen ilim ve veriler fayda veremez. Nasılki, görmek için; gözün hem beyaz tabakası, hem de siyah tabakası olması gerekir, yoksa görme gerçekleşemez. Aynı şekilde, fikrin aydınlığı ve ilmi yanında, kalbin idrak ve basiret noktası da beraber olması gerekir. Yoksa, basiret ve sezgi gerçekleşmez.
Kalbin süveydası ise, kafirler için kalpteki karanlık ve günahlı noktadır. Gelen bütün ilimleri, manasız ve boşa çıkaran bu noktadır. Müminde ise, kalbin ortasındaki idrak ve basiret noktasıdır. Bu da kafirin aksine, gelen bütün ilim ve manaları imana ve sevaba kalbeden bir makine gibi çalışıyor.
Göze, her taraf ışık olsa, gözün içindeki siyah tabaka olmadı mı, nasıl görme olmuyor. Onun için bir adam, kainatın bütün ilimlerini bilse ve anlasa, kalbindeki o basiret ve idrak nuru yoksa, hepsi boşa çıkıyor, imana dönüşmüyor. O yüzden hiçi kimse, şu filanca ilim adamı, onca ilmine rağmen nasıl oluyor da inanmıyor, ilim ile din çelişkisi mi var; diye şüpheye düşmesin.
Basiret ise, kalbin anlama ve kavrama yeteneğidir. Akıl için, nasıl mantık kaideleri varsa, basiretin anlama mekanizması, ince ve latif bir donanım ile çalışır.
İnsanda iki akıl vardır. Biri baş aklı, diğeri kalp aklıdır. İkisi uyum içinde olursa, netice alınır..
Basar maddeyi görür, basiret ise röntgen şuaı gibi maddenin maverasına, ustasına bakar, onu görmeye çalışır. Biri vazifesini yapmaz ise, netice tek taraflı olur ve eksik kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder