İnsan, yaratılış itibarıyla gelişmeye ve değişmeye müsait bir mahiyette yaratılmıştır; melekler ve hayvanlar gibi makamları sabit değildir. İnsandaki bu gelişimi tetikleyecek ve harekete geçirecek bir vasat ve ortam gerekmekteydi,
tıpkı bir yumurta veya bir tohum gibi. Bir kuş olmaya aday olan yumurta ve bir ağaç olmaya aday olan tohumun gelişmeleri her yerde ve her ortamda mümkün olmuyor. Yumurtanın, tavuğun altına veya tavuğun altındaki ortama uygun bir vasata ihtiyacı vardır.
Tohumun ise toprağın altındaki ortama ihtiyacı vardır. Akasi takdirde, çürüyüp zayi olacaklardır.
Aynen bunun gibi, insanın da mahiyetindeki cevherleri ortaya koyması için bir vasat ve ortama ihtiyacı vardır. Bu vasat ve ortam ise dünya hayatıdır. Cennet standartlarında gelişemeyen insan fıtratı, gelişimini sağlayacak şartlara sahip olan dünyaya gönderilmiştir. Bu gönderilme ise yine fıtratının gereği olan bir olayla gönderiliyor. Bunun için "muktezayı fıtratları olan malum günah" ifadesi kullanılmaktadır. Yani yaratılışlarının gereği olarak ayağı sürçtü ve yasaklanan meyveden yedi. Bunun üzerine CENAB-I HAKK da onu dünya yüzüne gönderdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder